top of page
Logo2_edited.jpg

EZEL'E ATIF -4-

  • Yazarın fotoğrafı: Siboş Bilir
    Siboş Bilir
  • 11 Haz
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Tem


Bir arayışçı var, bir de aradığı. Arayışçı ne aradığını biliyor, aradığı da kendisini neyin/kimin bulacağını biliyor. Bu ikilinin arasına girmek çok zulümkâr bir eylemdi doğrusu.


BEN çok gereksiz bir fazlalık yaratıyordu o haldurumda. Yıllar içinde içremle kurduğum anlaşma gereği ‘1 adım yana kayma’ adını verdiğim bir metot geliştirmiştim. Laf aramızda, oldukça işe yarar bir metottur. Düşünsel sizi bir araç haline getirirsiniz ve o, karışmışlığıyla teklemeye başladığında ona “1 nefes payı” vererek, zihin akışınızı iptal edersiniz. Elbette, burada anlatıldığı kadar basit bir durum değil bu, defalarca ve çok sert çarpmalar sonucunda kazanılmış bir İPTAL OLMA halidir!


En anlaşılır şekliyle şöyle açıklayayım: nasıl ki uykuda olduğunuzda, olan bitenden habersizsiniz, bu iptal olma durumu da öyle bir hal, sadece bu deneyiminiz de uyanık oluyorsunuz. Doğal olarak, derininize vuruşlarınızda geçtiğiniz merhaleleri izleyemiyor ve tanımlayamıyorsunuz. Ancak bilişinizi bilir olduğunuzda o dip akıntısının çıktıları anlağınızda yerini almış oluyor. Bu olay medite olmakla karıştırılmamalı görüşündeyim çünkü o tarz çalışmalarda, belli bir amaca istinaden, eterik bedeninizi, yüksek enerji akımına teslim edersiniz. Bir çeşit pozitif yükleme ile bedensel ayarınızı yeniler ya da bedeninizi şarj etmiş olursunuz. Oysa sözünü ettiğim iptal olma hadisesinde fiziken tükenmiş, ruhen yenilenmiş olursunuz. Hoş, yine kelime esareti eşliğinde, pratiğe dökülmüş yaşanmışlıkların eksikliğinde ve zihnine zihninden bakışın alışkanlığında ne kadar anlaşılır bu durum, o da ayrı bir mesele tabii! Ama aranızda bu haldurumu yaşayanlar bulunur mutlaka ve onlar anlayarak bakacaklardır bu vuslat ayarı kavuşum AN’ına. 


Neyse, fark etmiştim ya artık sorundurumu; ESASımın kendi ESAS’ı ile buluşabilmesi için bir süreliğine ölmem gerekiyordu. İddialı kelimeler kullandığım için kızma bana ne olur ve lütfen hatırla sana ne söylediğimi! ‘BEN, senin SORGUÇ PARÇAN olabilir!’. DİN’le O’nu ve AN’la!


Bu tanınmış tanıma göre ben, başlangıcı olmayan bir öncesizlikte var kılınmışım. Kılınmışım diyorum ya, benimin bilmediği ama içten içe de olabilirliğine aşina olduğu bir durum bu. Sözünü ettiğim aşinalık halini hafızamda yitikleştiren durum, sıfırlanmış olarak – yüksüzleştirilerek geldiğim bu CAN aleminde benime sonradan eklenenlerdir. Bu ilave taşınmazlar, önce ailem bildiklerim tarafından sonra yakın efradımdan ve içinde bulunmakla mükellef tutulduğum sosyal bağlarım üzerinden yüklenmiş sırtıma. Bana sormadan, fikrimi almadan ve seçenek sunmadan maruz kaldığım bir hamallık yaşayışı işte! Bu kadar güçlü ve doğruya bağımlı bir kalabalık içinde esası unutturulmuş bir CANLI! O’na ne yüklerseniz o olacak derecede saf bir teslimkar! Bu cümleleri yazarken bile içrem bir tuhaf oluyor. BEN’i takatsiz bırakıyor bu hissediş diyeceğim ama yeterince takatsiz kalmış olsam zaten yazamam, değil mi ama? 

Haydi devam o zaman, EZEL’imin bana akıttığını aktarmaya…

Sayılamayacak kadar çok parçalı bir yapboz gibi insan... 

Ömür tezgahında eksik parçasını aramaya emirlenmiş sanki... 

Bir yanını bulup yerine yerleştirdiğinde bütün oluverecekmiş sanıyor ama                             yerini bulmuş parçası yeni bir boşluğu işaret ediyor...

Yaptığı yeni bir bozumu, bozduğu bir yeniyi yapımı doğuruyor... 

Öyle bir uğraş ki, halden hale dönüşüm hadisesi ile varlığın tümlüğü hareket kazanıyor... 

En şakacı bölümü ise; ne zaman tamamlandı parçalar, attiiiiiii.... 

Ne sen görebiliyorsun tamamlanmış halini ne de seni seyreden... 

‘Hakikatten şaka’ gibi!

Yavaş yavaş aydınlanıyor sorgucumun bulanık görüşü                                                          çünkü sürecin hakkını vererek sürdürmüştük içre yürüyüşünü.


Somut varlığımızın varoluş sürecini biliyoruz artık. Bugünkü teknoloji, insan organizmasının oluş aşamalarını açıklamaya yeterli. Beden giyme safhalarımızın her birinden rahatlıkla haberdar olabiliyoruz. Ancak insan vasfını hak etmemize, somut varlığımızı anlamış olmak yetmiyor maalesef. Dış beni yeni yeni tanıdığımız bir zaman diliminde, iç beni sorguluyor olmakta bu şakanın bir parçası olsa gerek diye düşünüyorum. 


“Düşünme, his et! Senden korkumu algılamıyor musun sanki? İnsan kendiliğinden korkar mı? Korkmalı mı? Aynılığın ayrılığına düşmüşüz birlikte, sen de görmüyor musun sanki bunu? Görmene, bilmene ve anlıyor olmana rağmen seni nasıl bir güç alıkoyuyor sana varmaktan? Kendinden başka gidecek bir yerin mi var acaba? Hadi, seni oyaladın SANDIKlarınla bari BEN’i ve BENdekileri öteki kefesine koyma, bırak akalım KENDİmizce senin yaban hududuna. Haydi, yaratanın yaratmışlığı hatırına, yaren olalım yaralarımız bağında!”


Haykırdım resmen hem de böğrümden…ama ne haykırıştı, canhıraş bir çığlık halinde!..

Korkmak bile diyemeyeceğim bir KAL hali geldi üzerime. İç ayarım kontrolü almıştı eline ve derinime vurduğum seyyalemden arta kalanlar gelip yerleşivermişti demek zihnimdeki yerine. Deneyimlerim doğrultusunda söyleyebilirim ki; bu gibi halleri birçok kez yaşamıştım ancak bu sefer ki bir başkaydı. Beden kozamın içindeki ruhum bir çatlak bulmuşta kılıfını azarlamak için yuvasını terk etmiş gibiydi. Sustum. Ne söz ne ses, fazlaydı o anda aldığım nefes. Hayatlanmaya sevdalı bir ŞEY yaşıyordu içrem mağarasında. Ne yapmam gerektiğini düşünmem dahi onu geri göndermek olacaktı, en azından bunu his edebilmiştim. Yine ölüme uyumak en yakışır olanıydı. Çekildim aradan. Ortaya çıksın O; aleniyette soyutluğundan yaralı, hayatlanma muradı!.. 

  Ey gecem!

Ey, mor'dan akan aşk hecem... 

Siyahıyla asil, ahıyla misal kara yarım...

Beyaza hasret, ışığa muhtaç tutku kapanım...

Sen geldin ya sır sarayıma, kanat açtı bak mor ANKAm, gönül aynamda!


OL-AN’ı bir gören iki aynamla muhabbet ede ede geçtim o görünemezi!... 


İçremin bilir olduğu ‘hakikat bağı’ imiş meğer. Parçanın bütünlüğüne ilişkin algısı parçalığının sınırı kadar açılır, sınır dışı kalan var’ları da algılayamazmış. O halde diyebilirim ki; ben her ne algılıyorsam, BEN’de var olduğu için ve benim varlık içeriğime göre bir duyarlılıkla karşılıyorum.  İşte, ben ayarı kelimeciklerimin manasal dönüşümü bu farkındalıkla gerçekleşti. Artık, kendiliğimi daha açık ifade edebilirdim. ‘Aktarımla öğrendiklerim Kütüphanesi’ne uğramamız gerekecek içe seyrin bu durağında!


 
 
 

Yorumlar


bottom of page